Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Meşe Palamudumsu Özlemler

Resim
Bunaltıcı 2020'nin son günlerini doğada yaptığım yürüyüşler ile geçirmeye çalışıyorum. Umutla umutsuzluk arası zihinsel yolculuklar da yapıyorum. Bu yürüyüşümde önüme çıkan meşe palamudu beni başka bir zihinsel yolculuğa çıkardı. Beni, küçük bir kız çocuğu olduğum zamanlara götürdü. O zamanlar da meşe palamudu gördüğümde hayretler içinde kalıyordum. Kocaman ağacın altında miniciktim. Meşe palamudunun görkemli ve güzel oluşu karşısında hayranlıkla her santimetresini inceliyordum. Ne dünü ne de yarını düşünmüyordum. Bu açıdan bakınca küçük bir kız çocuğu olduğum zamanlarda ben de bir meşe palamuduydum galiba. Yarını ve dünü düşünmeden var olan, kaygısız, neşesi yüzünden eksik olmayan o kız çocuğunu özledim. Meşe palamudu nasıl oldu da bu kadar güzel var olabildi diye düşünen, yaratıcının onu güzel yaratmış olduğu hakkında hayranlık duyan minik beni özledim.  Şimdi 2020'deki bana bakıyorum. Bunaltıcı bir yılın son günlerinde meşe palamudu ile karşılaşmayı beklemediğimden kısa bir ...

ANLAM/SIZ(I)

Resim
Umut, George Frederic Watts (1886) Geçenlerde kardeşimle otururken annemle aramızda şöyle bir cümle geçti. " Her doğan çocuk anasından doğduğuna pişman."  Muhtemelen yine yapmadığımız hangi şeye sinirlenmişti de dedi bilmiyorum. Sonrasında kardeşime dönüp  " Vay bu kadın da her şeyi biliyor ha." deyip güldük. Ama buradaki gülüş bir gerçeğe, bir trajediye gülüştü. Hayatımızdaki manasızlığa, boşluğa... İnce bir inilti ile iner de toprağa her beden ve ona ait tek bir nefesle  Her beden binbir türlü, basit ya da hummalı düşünceyle, fikirle, hisle Kimse bilmez kimsenin niyetini saklar içinde boğuk biraz şamata sesle  Vurur dışarı saklı olanlar biri duyar belki diye karşıdakini korkutan hevesle  Kayboldu, boşaldı anlamı cümlelerin onla eşleşmeyen edasıyla nezaketiyle  Öyle ki çok mana yükledik gerçek nezakete, samimiyete şeytanın gözüyle Sandık ki olmaz hiç ayrılık, yüklendikçe yüklendik, karıştırdık sevgiyle Tabi hal böyle olunca da kafamız karıştı. "Bu çağ neza...

Travmatik Yıl : 2020

Resim
Tarih 31 Aralık 2019, dünya henüz neyle karşılaşacağından bihaber. Çin'de olup bitenlerin izleyicisi konumundayız. Ancak 2020 ile beraber dünya birtakım travmatik yaşantıların etkisi altına girdi. Pandemi, yangın, sel, depremler, bazı ülkelerdeki iç karışıklıklar, çıkan yeni savaşlar vb. Sonu gelmeyen dertler hepimizi yıprattı. Bu süreçte birçok insan maddi manevi kayıp hissiyle yüz yüze geldi. Bazıkarı işini kaybetti, bazıları sevdiklerini kaybetti, bazıları umutlarını kaybetti. Evet çok fazla acı kaybımız var. Ama bu kez 2020'den önceki yıllarda yaşadığımız kayıplardan farklı olarak yaşanan her kayba bütün dünya olarak üzülüyor ve yas tutuyoruz. Yani yas duygularımız bireysellikten öte evrensel bir boyutta yaşanıyor. Gelişmiş teknoloji sayesinde 2020'de dünyanın hangi ucunda bir olay olsa bütün dünya olarak dikkat kesilip olup bitenlerden haberdar olduk. Birimizin acısı diğerinin acısı oldu. Travmatik yaşantıları geçiren insanları izleyen insanlar da travmatik etkiyi onla...

BİR YAŞANMIŞ DENEME..

Resim
                                                     Hieronymus Bosch'un üç kanatlı, ünlü tablosunda (The Garden of Earthly Delights; Dünyevi  Zevkler Bahçesi)       Bu yazı aslında kısa bir hikaye tadında olsun istedim. Verdiğim uzunca bir aradan sonra birkaç kelime yazmak aslında o kadar zor olmaması gerek ama açıkçası kuru bir yazı da yazmak istemiyordum. Sürekli üreten biri değilim ki şunda bu malzeme çıkar diyeyim,desem de kafamı toplayıp yazamıyorum. Yazmak evet çok kolay bir şey değilmiş.     Çok olmadı yaklaşık bir hafta önce bir akrabamın evine gitmiştim. Hep beraber- canınız istesin istemem ama- mantı döküyoruz. Tabi bir yandan çaylar, bir yandan koyu sohbetler, teyzelerin geçmiş hikayeleri yok sadece tereyağı ile karın doyurmuşlar, yok gecenin yarısı hayvanları tek başına getirmişler daha çocuklar neler...

DİKENLİ YOL

Resim
Bir ikindi vakti kısa bir yürüyüşe çıktım. Covid-19 yüzünden dışarı çıkmakla çıkmamak arasında kalsam da dışarı çıkıp temiz hava alma isteğim daha ağır bastığından yürüyüşe çıktım. Tabi ki maskemi taktım, kolonyamı sürdüm ve sosyal mesafemi koruyup hiçbir şeye değmeden çıktım dışarı. Bir de baktım ki insanların çoğu yürüyüşe çıkmış. Ve ilginç bir şekilde herkes sözleşmişçesine yolun sadece bir tarafından yürüyor. Yolun diğer tarafı ise bomboş. Tabi dikenler ve ötüşen kuşları saymazsak! Acaba bu insanlar için dikenler, virüsün bulaşma riskinden daha mı tehlikeliydi? Ben ayağımda sandalet dikenli yolda yürüdüm. Ara ara dikenler ayağıma battı ya da kıyafetime takıldılar. Ama yolumu değiştirmedim. Çünkü Covid-19 mu dikenler mi daha tehlikeli diye sordum kendime. Tabi ki Covid-19 daha tehlikeli! Ben bu şekilde yürümeye devam ederken karşı yoldaki insanlar yan yana baya bildiğimiz sosyal mesafenin hiçe sayıldığı bir yürüyüş yapıyorlardı. Sağlıkları için çıktıkları yürüyüşte sağlıklarını hiçe...

Denge : İyilik Hali

Resim
Önceleri alışverişlerde kullanılan kefeli teraziler vardı. Satın almak istediğiniz ürünler bir kefeye ve  ağırlıklar bir kefeye konulur ve kefelerin birbirine denk gelmesi beklenirdi.Tabi çağın gerisinde kalamayacağımızdan her yerde kullanır olduğumuz teknoloji ürünü elektronik terazilerimiz var artık. Çocukluğumda o kefeli terazilere her baktığımda "Aa denge ne kadar şahane. Dengeye gelirse alışverişi tamamlayacağız ve eve gidebileceğiz" diye düşünürdüm. Terazinin kefeleri denkse alışveriş yapılabilir demekti. Bu da eve gidebiliriz demekti.  Bugün o kefeli teraziler hala şahane geliyor, denge vurgusundan dolayı. Bugün bir psikolojik danışman olarak ruh sağlığı açısından da dengenin ne kadar şahane olduğunu tekrar görüyorum. Ruhun ve bedenin dengesi iyilik halinde oluşumuzla doğrudan ilişkilidir. Psikopatolojide kişiyi "iyilik hali"nden çıkaran ne varsa bu denge halinin bozulmasıyla ilişkilidir. Bir depresif hayatın hep karamsar yönüne bakıyor gibiyken bir manik hay...

İnsanın Tarifsizliği

Resim
Biri bize kim olduğumuzu sorduğunda muhtemel cevabımız ; "Bu"yum, "Şunlarcı"yım..gibi birtakım kavramlar, etiketler, sıfatlar listesi olur genelde. Kendimizi tanımlamak için sık sık birtakım tariflere başvururuz. Ancak bu tarifler ne kadar bizi anlatıyordur orası merak konusu. Tariflerle çeşitli ilişkilerimiz vardır. Kimi duyulmadık bir kelime kullanmaya bayılır. Bu bilinmedik kavramın onu entelektüellerden biri olarak göstereceğini, diğerlerinden farkını ortaya koyabileceğini ya da dikkat çekici göstereceğini düşünüyor olabilir. Kimi sürekli tarifler vermeye bayılır. Kimi tarif vermenin anlamsız olduğunu düşünür. Peki ya kendimize dair verdiğimiz tarifler kendi hayatımızda gerçekten bir karşılık buluyor mu? Ya da yanlış tarif verdiysek? Ya tarifimiz başkaydı ve henüz keşfetmemişsek? Ya kendimi eksik tarif etmişsek? Ya bir tarif vermek anlamlı değilse? Biraz sorularımıza cevap arayalım. Öncelikle tarif verirken unuttuğumuz bir şeyi vurgulamak istiyorum. İnsanoğlu ol...

Hata Yaptım!

Resim
Herkesin hayatında sayısız defa bilerek ya da bilmeyerek yaptığı şey ; hata. Öyle kaçınılmaz ki hata yapmayı insan tabiatının bir parçası olarak görebiliriz diye düşünüyorum. Hata yapmanın kişiden götürdükleri olduğu kadar kişiye getirdiklerinin olduğu da aşikar. Ben hata yapmanın götürdükleriyle ilgili konuşmayacağım. Çünkü bu herkesin kendi vicdanıyla yapması gereken kişisel sohbetidir. Belki dikkatimizi hata yapmanın hayatımıza, kişiliğimize neler getirdiklerine yöneltirsek, kaçınılmaz olarak yapacağımız hatalarla olan ilişkilerimize yapıcı bir şekilde yaklaşabiliriz. Tabi bu demek değil ki hata yapmayı öveceğim ya da haydi bilerek isteyerek hatalar yapın diyeceğim! Hatanın getirileri üzerine konuşacağım çünkü kaçınılmaz olarak var! Var ise neden bu hayatımızı zenginleştiren bir deneyim olmasın? Neden bizi aşağıya çeken, kendimizle ya da hayatla olan ilişkilerimizi yıkan bir duruma dönüşmüş olsun? Bir çocuk yürümeyi öğrenirken, konuşmayı öğrenirken öyle çok hata yapar ki bütün hata ...

Çiçeğin Varoluşu

Resim
Bir çiçek nasıl varoluşur? Tohum toprağa batıp gömülürse, yağmur gökten düşüp yerin dibine girerse, hepsi karanlıkta bir müddet kalırsa, tohum çatlarsa, filiz baş kaldırırsa...Çiçek açınca da bir tek zarafetini görürsün ; çilesini göremezsin. Çilesi görülemez ve bazen de öngörülemez. Çiçeğin çilesi ancak varoluşuna eşlik edilerek yaşanabilir. Bir çilen yoksa bir çiçek olamazsın. Çiçek hayalleri de kuramazsın. Çilen varsa ve sen bir çiçek olacaksan ; zaten çiçek kokuları yayarsın, zarafetini ortaya koyarsın, çileden çıkmazsın. Bir çilen yoksa bir çiçek olamazsın.  Fotoğraftaki çiçeğin büyüklüğü 5 kuruşluk , değeri yok, ölçülemez. Çiçekler insanların yaptığını yapıp hata yapmaktan korksaydı, yalnız kalmamak için her yola başvursaydı, diğerlerinin hakkında ne düşüneceğiyle kendini sınırlamış olsaydı, adım atmaktan korksaydı, yenilikten korksaydı, kendi potansiyelini inkar edip açığa çıkarmasaydı.. Baharlar asla gelmezdi. Bir çilen yoksa bir çiçek olamazsın. İnsanın baharı ; mutsuzluğu...

Yalancı Bahar

Resim
Zamansız açan çiçeğin kokusunu alırsın ancak meyve vermeye fırsatı olmadan ya don olur ya fırtına. Ve çiçek geldiği gibi erken gider. Bu ağaç için bir kayıptır. Aceleci oluşu ağaca meyvesiz bir mevsim geçirtir. Oysa yılın bir mevsimine saklamıştı onca sabrını, kuru dallarında açacak olan filizlerini, kokulu taç yapraklarını. Hayal edebilir miydi ki bir şey olacak ve hesapsız bir nasipsizliğe düşecek? Peki ya yalancı bahara ne demeli? Yalancı bahara aldanması ağacın suçu mu? Yalancı baharın hiç mi suçu yoktu? Ağaç, bahar geldi diyen koşullara ; varoluşuna, tabiatına uyumlu aktif bir yanıt vermişti sadece, filiz vererek, çiçek açarak...Zamansız çiçekleri gören insan için yalancı bahar daha inandırıcı bir hal alır. Öyle ki insanoğlu da ikna olur : Evet bahar geldi! İnsanoğlu da acele eder. İnsanoğlu da bahar geldi diyen koşullara ; varoluşuna, tabiatına uyumlu bir cevap verir, kışlıklarını kaldırır, yazlıklarını çıkarır, ısıtıcısını kapatır, rüzgarlı havalara bırakır kendini, her çiçeği k...

Mutsuzluk Lüksü

Resim
Mutluluk baskısı var üzerimizde. Öyle ki ilan panoları, broşürler, dergiler, reklamlar, gazete ve bazı kitaplar sürekli olarak "Mutluluk!" diye bağırır. Mutluluğun yolları öğretilmeye çalışılır, mutsuzluğun dezavantajları büyütülür ve mutlak suretle canavarlaştırılır. Mutluluğun standartlaştırılmış tarifleri verilerek mutluluğunuz ölçülmeye çalışılır. Peki mutluluk ne kadar ölçülebilir ki? Diyelim ölçtük, hangi koşullarda, ne kadar süre mutlu olunabilir? Sürekli mutlu olabilir miyiz? Sürekli mutlu olduğumuzu varsayalım. Fizyolojimiz sürekli mutluluk halinin getirisi olarak yüksek miktardaki serotonin, dopamin gibi hormonları ne kadar kaldırabilir? Üretilmiş hormonlar kullanıldıktan sonra yenilerini üretmek belli bir zaman gerektirmekte ve sürekli tüketim-üretim yapmak vücut için yorucu olabilir. Bir hormonun fazla ya da az çalışması vücut sistemimizde birtakım hastalıklara davetiye çıkarabilir. Sürekli mutlu olsaydık bir süre sonra buna alışır, mutluluk seviyemizin düşmesi ih...

Niyet Mi, Davranış Mı?

Resim
İlişkilerde (partner, dost, evlat, ebeveyn, iş vb) bazen karşınızdaki insanlardan beklenmedik davranışlar (söz ve hareket) görebilirsiniz. Bir sohbet ya da tartışma esnasında daha öncesinde söylenmemiş bir söz havada uçuverir ve siz bir anda 'nasıl bunu der' diye düşünürken karşıdaki: 'Niyetim bu değildi', 'Kötü niyetle yapmamıştım aslında', 'Niyetim seni incitmek değildi', 'Böyle olsun istememiştim' vb. demeye başlamıştır bile. Ama çoktan incinmişsinizdir. Olup bitenlerden bir şekilde -maddi, manevi- etkilenmişsinizdir. Karşınızdaki insan ise niyetiyle davranışı arasındaki farkı, çelişkiyi kendince giderecek ve mantıklı sayılabilecek bir açıklama bulmaya çalışmaktadır. Sizden de bu açıklamalara tıpkı kendisinin inandığı gibi inanmanızı beklemektedir. Hatta kimisi bunu bir çeşit güven problemine bile dönüştürebilir. Sizin ona kötü niyetli yaklaştığınızı, güvenmediğinizi bu yüzden ona haksızlık ettiğinizi dahi iddia edebilir. Peki gerçekten de bir...

Kalbinden Geçirmek

Resim
  Fiziken kalbimizden geçenler temiz ve kirli kandır.Yaşamımız kirli kanın temizlenmesine ve temizlenmesi için de kirli kanın kalbe bir uğrak verişine bağlıdır. Kalbin odalarında gezinen kan sayesinde hayattayız. Eğer kanın gezinmesinde bir problem oluşursa ya da temizlenmesinde bir aksaklık oluşursa hah tam o noktada tüm vücutta rahatsızlıklar baş gösteriverir. Peki ya ruhen? Ruhi anlamda kalbimizden geçenler neler? Onların kalbimizde gezinmesine ne kadar müsaade ediyoruz ya da etmiyoruz? Kalbimizden geçenlerin kirlilik /temizlik oranı nedir? Bunu kim bilebilir? Var mıdır bir testi?  Soruları çoğaltabiliriz. Bir kısmını cevaplamaya çalışalım. İnsan kalbinden geçenlere müsaade ettiğinde tıpkı görseldeki gibi baharın-yaşamın varlığının göstergesi çiçekler açar kalbinde. Çiçek dediysek içinde zehirlisi de var şifalısı da ; hoş kokulusu da var kötü kokulusu da kokusuz olanı da. Ne zaman ki kalbinden geçenleri yok sayar-görmezden gelir kalbi de tıpkı görseldeki gibi kuru çizgilere...

NAR İLİŞKİSİ

Resim
Ne zaman bir nar ağacının yanından geçsem duruverir ve uzun uzun incelerim. Çiçek açtığında, çiçekleri kurumaya başladığında, kuruyan çiçeğin püskülleri minik meyveden sarktığında, meyvesi kızarıp renk değiştirdiğinde, meyvesi büyüdüğünde her aşamada ayrı bir güzel gelir gözüme. Güzel gelişi yalnızca estetik anlamla sınırlı değil tabii ki. Birtakım düşüncelere sevk edişiyle benim için bir ilham kaynağı aynı zamanda. Bir kısmını yazsam fena olmazdı deyip sizi de bu fikirleri dinlemeye davet ediyorum. Belli mi olur belki bir 'Nar ilişkisi' kurarız. 'Nar ilişkisi' de ne diyecek olursanız bu benim yeni ürettiğim bir kavram. Şöyle ki bu kavramı daha önce duymadığım görmediğim için ortaya koyduğum bu yeni kavrama dolayısıyla kendi düşüncelerime sahip çıkmalıyım değil mi? İnceleyelim o halde. Nar ilişkisi nedir?  Başta kendimiz olmak üzere çevremize bir bakınca genellikle insanların kendi potansiyellerini küçük görme eğiliminde olduğunu görüyoruz. Hatta bunun bir adı dahası ja...

Kadın-Erkek Olmak Açısından İnsanlar ve Hayvanlar Dünyası

Resim
Çocukluğumdan beri her belgesel izleyişimde aklıma takılan birtakım sorular var : 'Erkek hayvanlar neden bu kadar alımlı, süslü, gösterişli, daha çok kur davranışı gösteriyor, yuva yapıyor, yavru bakımını yapıyorken onca fedakarlıkta bulunuyorken neden erkek insanlarda bu böyle değil? İnsanlar neden hayvanları örnek vereceği zaman kadının daha çok sorumluluk yükleneceği örnekleri seçer? ' Küçük bir çocuk olsam da kadınların diğerleri için bilhassa erkekler için neleri yapmak zorunda hissettiklerini doğal olarak gözlemleyebiliyordum. Aynı zamanda erkeklerin neleri yapmadığını ya da daha doğru bir söyleyişle nelerden 'muaf' sayıldığını ve sorumsuzluklarıyla ilgili olarak 'erkek' ol(ama)malarını nasıl da 'hakmışçasına' bahane edişlerini de görüyordum. Öyle ki toplum temizlik yapan, çocuğunun bakımında sorumluluk alan erkeğe 'kılıbık' yaftası yapıştırarak, erkeğin 'erkekliği' üzerinden bahis açarak dedikodular, zayıf görmeler, yok saymalarla...

Bu ara web dünyam hep yeşil; ECOSİA

Resim
"Plant trees while you search the web" yani diyor ki "Sen internette dolaş, ben senin yerine ağaç dikerim." Yaklaşık bir hafta önce ya da daha önce yine ben blog blog dolaşırken denk geldiğim ve hoşuma giden bir başlıktı. Çevirmenliğimi mazur görünüz. "Şey ben anlıyom ama çeviremiyom tam." Nedir bu ECOSİA ?? Ecosia , 2009 yılında çevreci bir Alman girişimci Christian Kroll ( 5 Kasım 1983 ) tarafından kuruluyor. Bir yandan dünyayı gezen bir yandan da iş profili araştırması yapan Christian, bir gün Arjantin'de kamp kurmuş ve orada Brezilya ve Arjantin bölgesindeki Atlantik Yağmur Ormanlarının Yeniden Ağaçlandırılması projesini duymuş ve bu proje yle yakından ilgilenmeye başlamış. Karbondioksit salınımının fazlalığı, iklim değişikliği, küresel ısınma derken bunu ancak ağaç çözer demiş olacak ki 21. yüzyılın vazgeçilmezi sanal ihtiyacımız interneti oksijen kaynağımız ağaçlarla kombine etmiş Christian. "Zekice valla ne yalan s...