İnsanın Tarifsizliği


Biri bize kim olduğumuzu sorduğunda muhtemel cevabımız ; "Bu"yum, "Şunlarcı"yım..gibi birtakım kavramlar, etiketler, sıfatlar listesi olur genelde. Kendimizi tanımlamak için sık sık birtakım tariflere başvururuz. Ancak bu tarifler ne kadar bizi anlatıyordur orası merak konusu. Tariflerle çeşitli ilişkilerimiz vardır. Kimi duyulmadık bir kelime kullanmaya bayılır. Bu bilinmedik kavramın onu entelektüellerden biri olarak göstereceğini, diğerlerinden farkını ortaya koyabileceğini ya da dikkat çekici göstereceğini düşünüyor olabilir. Kimi sürekli tarifler vermeye bayılır. Kimi tarif vermenin anlamsız olduğunu düşünür. Peki ya kendimize dair verdiğimiz tarifler kendi hayatımızda gerçekten bir karşılık buluyor mu? Ya da yanlış tarif verdiysek? Ya tarifimiz başkaydı ve henüz keşfetmemişsek? Ya kendimi eksik tarif etmişsek? Ya bir tarif vermek anlamlı değilse? Biraz sorularımıza cevap arayalım. Öncelikle tarif verirken unuttuğumuz bir şeyi vurgulamak istiyorum. İnsanoğlu oldukça karmaşık ve sürekli değişebilen bir varlıktır. Bugün kendine dair verdiği tarif ile 2 ay ya da 2 yıl hadi bilemedin 20 yıl sonra vereceği tarif bambaşka olabilir. Çünkü insan bir matematik problemi değildir ve açık seçik, evrensel bir tanımı yoktur. Çünkü insan biyopsikososyal bir bütündür. Bir an öncesi ile bir an sonrasında %100 tam bir aynılık bulmanız imkansızdır. Uç durumlarda %1 aynılık dahi bulamayabilirsiniz. İnsanın bu karmaşıklık ve değişkenlik kapasitesini vurguladıysak sorularımıza dönelim. İnsanın kendine dair tarifi onun kendine dair gerçek algılarını göstermeyebilir. Bunu da bazen kasıtlı ya da kasıtsız yanıltma şeklinde yapabilir. Kasıtlı yapıyorsa bu yanıltmayla bir ihtiyacını gideriyordur. Çünkü evrenin yasalarına göre ihtiyaç açığa çıkmadıkça bir şey var olmaz. Kasıtsız ise kişinin henüz kendine dair gerçekçi bir algı geliştiremediğini söyleyebiliriz. İki ihtimal için de verilen tarifler havada kalacaktır. Çünkü tarifini verdiği kişiyle kendisi farklı insanlar gibi gözükmektedir. Verdikleri tarifler ve kullandıkları kelimeler kişinin hayatında herhangi bir karşılık bulamamış gibidir. Kendini tanımak, farkındalık dediğimiz eylemlerle kişi kendine dair bakışını netleştirebilir. En azından kendine dair manidar ve daha şeffaf, dürüst bir tarif verme ihtimali olacaktır. Kişi bilişsel çarpıtmalar ile kendine dair net görüşe sahip olamamış da olabilir. Bu sebeple kendi güzel yanlarını bir şekilde henüz keşfetmemiş, kendine dair eksik tarifler vermiş olabilir. Buraya kadar tarif vermekle ilgili sorulara cevap bulmaya çalıştık. Son sorumuz peki ya tarif vermek anlamlı değilse? Tarifler veriyoruz evet. Peki ya kendimizi eksik ifade ettiysek, ya gerçekten tarif ettiğimiz şeyle yaşantımızın bir bağı yoksa? Ya bir an sonra bambaşka olacakken biz kendimizi verdiğimiz tariflere hapsettiysek? O kadar tarif vermekle uğraşıp bir türlü tarif verememiş olmaz mıyız? Hatırlayın biz insanoğlu karmaşık ve sürekli değişebilen bir varlığız. Bir de buna evrende bir an öncesi ve bir an sonrasının %100 aynı olmadığı gerçeğini eklersek sanki tarif vermekle gereksiz bir zaman harcıyoruz gibidir. Hem sonuçta her neysek onu en iyi bizzat yaşayarak göstermiş olmuyor muyuz? Üstelik böylece tarif vermeye dair soru/nlarımız da otomatik çözüme kavuşmuş oluyor.

Bir tarif vermeye dair ; kendimizi verdiğimiz tariflerin arasına sıkıştırmaya çalışmak yerine ; kendimize çeşitli ihtimallerin zenginliğini yaşama özgürlüğü tanıyabilir. Bir gün şöyle bir gün böyle yaşarız. Hayatı keşfederiz. Hata yaparız. Öğreniriz. Bize uymayanları kendimizden eleyebilir yarın yarının getirdikleri çerçevesinde elediğimiz şeylere ihtiyacımız olursa rahatlıkla onu tekrar kendimize eklemleyebiliriz. Sevgili okur, biricik olduğunuzu hatırlayın. Sizden zaten bir tane var ve asla sizin %100 aynını hiç var olmayacak. Ve isteseniz %100 farklı da olmayacaksınız çünkü insan olmak ve evrende bazı ortak yaşam alanlarına sahip olmak gibi sayısız benzerlikleriniz hep var olacak. Bırakın tarifiniz yaşamınızın bizzat kendisi olsun. Biricik ve bir o kadar da tanıdık, hatalarıyla hayatı keşfedebilen, öğrenebilen biri geldi geçti bu dünyadan desinler. Sevgili okur, beğenileriniz için kalp atmayı ve görüşleriniz için yorum yapmayı unutmayın ki yazılar aracılığıyla kurduğumuz iletişimi bir keşif yolculuğuna dönüştürebilelim.


Yazar : Hacer Çinçik

#blog #blogger #blogging #writing #writers #psychology #philosophy #lifestyle #human #label #etiket #merak #tarif #tarifsizlik #aynılık #değişkenlik #psikoloji #felsefe #yaşam #ihtiyaç #karmaşıklık #kavram #farkındalık #özgürlük #tarif #varoluş #mindfulness #existence #being #similarity #keşfetmek #human

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

'Ama sen psikolojik danışmansın!'

Pamuk Gibi Hayatlar

Tırşık : Zehirden Şifaya Yolculuk