ANLAM/SIZ(I)

Umut, George Frederic Watts (1886)


Geçenlerde kardeşimle otururken annemle aramızda şöyle bir cümle geçti.
" Her doğan çocuk anasından doğduğuna pişman." 
Muhtemelen yine yapmadığımız hangi şeye sinirlenmişti de dedi bilmiyorum. Sonrasında kardeşime dönüp 
" Vay bu kadın da her şeyi biliyor ha." deyip güldük. Ama buradaki gülüş bir gerçeğe, bir trajediye gülüştü. Hayatımızdaki manasızlığa, boşluğa...

İnce bir inilti ile iner de toprağa her beden ve ona ait tek bir nefesle 
Her beden binbir türlü, basit ya da hummalı düşünceyle, fikirle, hisle
Kimse bilmez kimsenin niyetini saklar içinde boğuk biraz şamata sesle 
Vurur dışarı saklı olanlar biri duyar belki diye karşıdakini korkutan hevesle 
Kayboldu, boşaldı anlamı cümlelerin onla eşleşmeyen edasıyla nezaketiyle 
Öyle ki çok mana yükledik gerçek nezakete, samimiyete şeytanın gözüyle
Sandık ki olmaz hiç ayrılık, yüklendikçe yüklendik, karıştırdık sevgiyle

Tabi hal böyle olunca da kafamız karıştı.

"Bu çağ nezaket kuralları içinde birbirinden nefret edenlerin çağı."  haline mi döndük diye düşünmeden edemedim. İzdiham Dergisi 47. sayıda Bülent Parlak böyle bir cümle kurmuştu denk geldim ve hoşuma gitti çünkü özetti, yazmak istedim.

Söyleyeyim bu yazı bir amaca yönelik değil, bilinç akışı yazısı yani aklıma ne gelirse o. Umarım sohbetim hoşunuza gider, devam eder okursunuz. 
Bunun ardından aklıma Cemil Meriç'in başka sözü geldi aklıma

"Hayat herkesin yaşadığı, kimsenin yaşamaktan hoşlanmadığı komedya."

Neydi hoşlanmadığımız peki çok sordum kendime, çevreme, arkadaşlarıma... 
Çözümü neydi peki? Bence "kabullenmekti",  hayat buydu tamamen, herkese göre farklı olasılıklar içeriyordu sahip olduğu imkanlar dahilinde. Kabullenmek ama hayatı kabullenmek, onun işleyişini kabullenmek, elimizde olmayan nedenleri kabullenmekti. Ben böyleyim'i değil.

Hayır, bunu umutsuzluk içerisinde yazmıyorum, evet biraz karamsarlık var ama kesinlikle umutsuzluk yok. Bunu kişisel hayatımda asla göremezsiniz sadece fikirlerimde vardır ama kesinlikle aksiyonlarımdan uzak tutarım, tutulmasını da tavsiye ederim. Milyonlarca olasılıktan oluşan bu hayat iplikleri arada dolansa da açılması muhtemeldir. Belki bazen kesmek gerekir ya da doğru zamanı beklemek, o da çözmek için. Kesmekten kastım kesinlikle vurup kırmak değildir, içinde çözmek ve çözüm varsa mânâ sadece alınması gereken kesin ve keskin kararlardır. Beklemekten kastım durağanlık değildir, süreçtir yani onun zamanı gelene kadar çözmeye yarayan araçları, fikirleri, aksiyonları öğrenme sürecidir. Bir tür senin onu çözene kadar ki olgunlaşma sürecindir. Kim bilir ki belki erken çözülen düğüm tüm ipleri çözülmez ya da daha da zor bir yumak haline getirir. 
 
Nereden bileceğiz ki doğru zamanı?

Bilemeyeceğiz belki kaçıracağız durağı ama bu bir sonraki düğüme hazırlık olacaktır. 

Sabretmek gerek; her şey için doğru adımlar atmak, gelişmek, iyileşmek, olgunlaşmak zaman ve aksiyon sonucudur, durmanın değil... Ve şunu kesinlikle unutmamak gerek hayat nehri akıyor ama herkese göre farklı hızlarla, yoğunlukla ilerliyor dolayısıyla herkes aynı sonuca varmayacaktır (Ölüm müstesna yaşarken ki süreçten bahsediyorum.). Tabi eğer sonucu sadece kariyer, aile, çocuk ya da emeklilik olarak görmüyorsanız. Harbiden hayat gayemiz var mı? Zira bir ayağı gerçekliğe basmayan hayaller, metafiziksel yaklaşımlar bir sonuç getirmeyecektir o yüzden diyorum.

Neyse uzatmadan konuyu Marx'a ait şu sözle bitirmek istiyorum.
 “Yaşadığımız zaman hakkında fazla olumlu düşüncelerim olduğu söylenemez; fakat buna rağmen bugünden ümidimi kesmiyorsam, bunun tek sebebi, tam da bu ümitsiz durumun bana ümit vermesi.” 

Ve yine hatırlamakta fayda var herkes bir şeylerle imtihan oluyor, maddi ya da manevi farklı zorluklar yaşıyor. Ama tüm bunlara rağmen bugün ödemediğimiz bir bedel, yarın bize keşkelerle, başarısızlıklarla ödetecektir. Hayat keşkelerle yenilenmiyor, bir an'ımız var ve değerini bilmek gerekir.

Umutla var olun.














Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

'Ama sen psikolojik danışmansın!'

Pamuk Gibi Hayatlar

Tırşık : Zehirden Şifaya Yolculuk