'Ama sen psikolojik danışmansın!'


Bu yazıyı psikolojik danışmanların dertlendiği bir konuya ayırmak istiyorum. Herhangi bir konuşmada, tartışmada ya da insan olarak tepki verdiğiniz herhangi bir durumda hemen ortaya atılan o sinir bozucu cümle :  'Ama sen psikolojik danışmansın!' Bu yazıda bu cümleyi irdeleyeceğim. Açıkçası bu cümleyi bize söylerken tam olarak nasıl bir etkide bulunmayı umuyorlar, merak ediyorum...


Üniversitede 'Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik' lisans eğitimine başladığınız anda insanların sizden 'abartılı beklentileri' olduğunu hemen hissediyorsunuz. Bir anda normal insan iken başka bir şeye dönüşüyormuşsunuz sanki sihirli bir değneğiniz varmış da her şeyi bir dokunuşla değiştirebilirmişsiniz gibi davranmaya başlıyorlar. Psikolojik danışman olduğunuzu söylediğiniz her yerde konuşmanın sonu mutlaka 'bir beklenti' cümlesi ile tamamlanıyor. Mesela, mezun olduğunuzda kendisinin sorunları ile ilgilenmenizi, psikolojik sorunlarını çözmenizi talep ediyorlar. Zamanla bu beklentilere yeni ve ikircikli olanları ekleniyor. Ne zaman bir sıkıntı yaşasalar sizi arayıp sizi arkadaşı olarak aradıklarını söylüyorlar ama 'psikolojik danışman' rolüyle davranmanızı  bekliyorlar. Siz bir şekilde 'psikolojik danışman' gibi koşulsuz dinliyor, anlamaya çalışıyorsunuz. Ancak sıklıkla arkadaşlık çizgisinde kalmak istiyorsunuz. Çünkü burada bir şeyler oldukça yanlış gidiyor, hissediyorsunuz. Ben kendi duygularımı ifade etmeye izinli miyim? Ben onun sıkıntılarını dinliyorum ve gelecekte de dinleyebileyim diye mi beni dinliyor? Yoksa gerçekten ilgiyle, sevdiği ve değer verdiği bir arkadaşı olarak mı beni dinliyor? Ben onun için kimim? Ben onun arkadaşı mıyım danışmanı mı? Sıklıkla bu ikilemler içinde bocalarken zamanla arkadaşlık ilişkisinin kaybolduğunu, size bir arkadaş olarak değil yara bandı olarak bakıldığını hissetmeye başlıyorsunuz. Tahmin edersiniz ki bu oldukça yıpratıcı bir durum. Çünkü kişisel hayatınızda mesleki rolünüzün kullanılmasını ya da birilerinin yara bandı olmayı istemiyorsunuz. Zaten bir psikolojik danışmanla herhangi bir ilişkiniz(eş, arkadaş, sevgili, kardeş vs) varsa onun danışanı olamazsınız. Etik değil! Profesyonel bir ilişki değil. 

Sosyal ilişkilerde sevgi ve saygı karşılıklı daha doğrusu dengeli olmalıdır. Ancak psikolojik danışman rolündeyken 'karşılıksız bakım veren' roldeyiz. Sosyal ilişkilerimizdeki karşılıklı alış-verişler(zaman, ilgi, dinleme, sevme vs) danışman-danışan ilişkisinde (profesyonel bir ilişki olduğu için) yoktur. Danışman ilgiyle dinler, anlamaya çalışır, empatik kalmaya çalışır. Ancak danışanından kendisinin sıkıntılarını dinleyip anlamasını beklemez. 
Danışman için danışan sosyal yaşamında sempati duymayacağı kişisel özelliklere sahip olsa dahi danışma ilişkisinde danışanı koşulsuz kabul eder, empatik dinler, danışanına danışanının kendi kendisini anlayabileceği bir ayna olmaya çalışır. 
Gel gelelim psikolojik danışmanlar olarak sosyal yaşantımızda herkes gibi bizler de birer bireyiz. Danışmada yapmadıklarımızı sosyal yaşantımızda yapmak ya da yapmamak bizim bireysel seçimimizdir. Bu konuda herhangi birinin bizi yargılaması, bize rol biçmeye çalışması kabul edilemez. Sosyal yaşantımız iş yerimiz değildir. Arkadaşlarımız danışanımız değildir. Biz de sosyal ilişkilerde kimsenin psikolojik danışmanı değiliz. Kişisel yaşantılarımızda profesyonel tepkiler verme baskısı duymadan insanca, içimizden geldiği gibi duygu düşüncelerimizi ifade edebiliriz. Sosyal ilişkilerimizde 

 "Ama sen psikolojik danışmansın.."

gibi bir ifadeyi bir psikolojik danışmana söylemeniz sanki mesleki kimliklerimiz bütün hayatımız olmalıymış ve mesleki rolümüz dışında başka hayat rolü oynayamazmışız gibi bir baskı yaratıyor.  Oysa bizler de yaşamlarımızda kadın, erkek, partner , anne, baba, eş, kardeş, evlat, arkadaş gibi birçok role sahibiz. 

Kendimizle bağ kurmaya, kendimizi anlamaya, kendimizi ifade etmeye, her duygumuzu yaşamaya her birey gibi ihtiyacımız var ve bu kaçınılmaz. Bize mesleki rolümüz hatırlatılırken ne gibi bir motivasyonla söyleniyor diye lisans eğitimime başladığımdan beri  düşünüyorum. Sosyal ilişkilerimizdeki 'benliğimizin' reddedildiğini, karşılıksız bakım veren 'danışman' rolümüzün sıklıkla talep edildiğini görmek bizi bir hayli üzüyor ve kızdırıyor. Çünkü bir birey olarak sosyal yaşantımızdaki 'benliğimizin' kabul edilmediğini hissediyoruz. 7/24 psikolojik danışman olamayız. Bizlerin duygusal ihtiyaçları, seçimleri, düşüncelerini özgürce ifade etmesi ne olacak? Bizler herkes gibi sınırları, ihtiyaçları, farklılıkları , zaafları ve güçlü yanları olan insanlarız. Süper kahramanlar değiliz. Sihirli değneklerimiz ya da özel güçlerimiz yok. Her insan gibi sevme, nefret etme, ağlama, gülme, kızma, hoş görme, kabul etme, reddetme gibi çeşitli duyguları yaşıyoruz. 'Ama sen psikolojik danışmansın' cümlesi bizim oldukça yargılayıcı, reddedici bir cümle. Lütfen bize sosyal yaşamımızda mesleki rolümüzü hatırlatmayın. Sosyal yaşantımızda bizler psikolojik danışman değiliz. İnsanız. Profesyonel ilişkide herkesi anlamaya, dinlemeye çalışırız. Ancak bunu sosyal yaşantımızda yapamayız. Çünkü sosyal yaşantımızda kişisel değer sistemleri olan insanlarız. Yani bir şeylere değer verir bir şeylere değer vermeyiz, bir şeyleri kabul eder bir şeyleri kabul etmeyiz, bir şeyleri tercih eder bir şeyleri tercih etmeyiz. O sebeple bir danışmanın ya danışanısınızdır ya da sosyal hayatındaki bireylerdensinizdir. Bir danışanın, danışmanından beklentisini duyabileceğiniz şeylerin beklentisini sosyal hayatta beklemeyiniz. Bizler de birey olarak kabul edilmek istiyoruz. Sosyal ilişkilerimizde danışmanlık rollerine uygun davranma baskısını yani tek taraflı bakım veren, kimseyi yargılamayan, herkesi koşulsuz kabul edip, herkesi anlamak için kişiselliğini rafa kaldıran biri olma baskısını hissetmek istemiyoruz. 
Herkes gibi bizlerin de bir tane hayatı var. 
Evet Psikolojik Danışmanız. 
Lakin hepsinden önce herkes gibi insanız.
Kişisel duygu düşüncelerimizle bizler de insanız. 


Yazar : Hacer Çinçik 

Yorumlar

  1. Doğru tesbit, güzel analiz. Harika bir yazı olmuş, kalemine sağlık. 👏👏👏

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. :)) Abone olarak yeni yazılarımıza dair bildirimler alabilirsiniz. 👍🏻

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pamuk Gibi Hayatlar

Tırşık : Zehirden Şifaya Yolculuk