Ölümden Sonraki Hayat : Rüya
Her gün yaptığımız yaşamsal bir aktivite : uyku. Günde altı saat uyuduğunuzda hayatınızın dörtte birini uykuda geçirmiş oluyorsunuz. Böyle söyleyince altı saat bile uyumak için fazlaymış gibi geliyor. Ancak genellikle altı saatten fazla uyuyoruz ya da fırsatımız olursa uyumak istiyoruz. Fiziksel olarak yorulmanın yanında psikolojik olarak yorgun olmak, ruh sağlığımız açısından işlerin yolunda gitmemesi gibi birçok sebeple uyumak istiyoruz. Hal böyle olunca uyumak sadece fiziki bir olay olmaktan öteye psikolojik bir olay olma evresine geçebiliyor. Bazen öyle bir ruh halinde oluyoruz ki 'uyumak ve hiç uyanmamak' isteyebiliyoruz. Ancak bu bizim son uykumuz değilse kesinlikle isteğimizin dışında bile olsa uyanıyoruz.
Hayatta uykuya dair birçok şey bulmak mümkün. Örneğin ölüm yani kendi küçük kıyametimiz ; sonunda fiziksel bir uyanmanın olmadığı derin ve son uyku. Uyku aracılığıyla her gün ölümün bir pratiğini yapıyoruz. Ve hangisi son uykumuz olacak bilmiyoruz. Ama bu pratiği yapan bir tek biz insanlar değiliz. Doğa da her zerresiyle aynı pratiği yapıyor. Doğa kendi büyük kıyameti kopana kadar da ölümünün pratiğini yapmaya devam edecek. Bu anlamda kış mevsimi doğanın (ölümün pratiğini yaptığı) uykusudur. Kış doğa için yaşam belirtilerinin minimuma düştüğü bir dönemdir.
İnsan için uyumanın büyülü yanları da vardır : Rüyalar! Gerçek dünyada anlamlı bulmakta zorlanacağımız her şeyin mümkün olduğu yer. Rüyalarımızda uçabiliriz, daha önce yüz yüze görüşmediğimiz ama bir şekilde uzaktan tanıdığımız kişilerle buluşabiliriz, hiç gitmediğimiz ama hayalini kurduğumuz yerlere gidebiliriz, gizlediğimiz tüm duyguları yaşayabiliriz, kabuslar da görebiliriz. Rüyalar uyandığımız anda bitecek filmler gibidir. Rüyalar ; hayatımızda olup bitenlerin, bilincimizin bir köşesinde sakladığımız şeylerin özgürce sahne aldığı yerdir.
Yaşamak ve ölmek.
Uyanmak ve uyumak.
Bu iki kelime çifti birbirlerine benzemiyorlar mı?
Peki ya rüyalar? Onlar kime benziyor?
Sonraki hayata inanmak konusunda herkesin farklı inanışlara sahip olduğunun farkındayım ancak ben rüyaların öldükten sonraki hayata benzediğini düşünüyorum. Uyanıkken gün içinde yaptığımız, hissettiğimiz şeyler uykularımızın içeriğini, rüyalarımızı şekillendiriyor. Öyleyse neden yaşarken yaptığımız şeyler ölümden sonraki hayatımızı şekillendirmesin ki?
Bazen 'ben hiç rüya görmüyorum' diyenler olabiliyor. Bilim der ki rüya görmemeniz imkansız ancak gördüğünüz rüyaları unutmanız mümkün. Hatta bilime göre gördüğümüz rüyaların büyük çoğunluğunu zaten unutuyoruz.
Toparlayacak olursak kış mevsimi doğa için bir uyku - geçici ölüm. İlkbahar mevsimi doğa için bir uyanış - diriliş. O halde insanlar için ilkbahar ve rüyalar nedir? Ne olabilir? Yorumlarda bana yazarsanız sevinirim.
Yazar : Hacer Çinçik
Fotoğraflar : Hacer Çinçik
İlkbahar bizim çocukluk ve gençliğimiz.. Rüyalar Dünya'nın sıkıntılarından kaçıp sığındığımız başka bir dünya..
YanıtlaSilİlkbahar bizim çocukluk ve gençliğimiz.. Rüyalar Dünya'nın sıkıntılarından kaçıp sığındığımız başka bir dünya..
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. İlkbahara bakışınız çok güzel. :)
Sil